Ayda yılda bir köyde akşam kahveye gitmişiz, okey oynayacağız. Oturduk masaya, söyledik kahvelerimizi, başladık oyuna. Eğleniyoruz, gülüyoruz, tabi herkes doktorlara yardım etme telaşında: “Hocam şöyle yap, şunu şuraya al” diyorlar sürekli. Sorun yok bizim için, bizim keyfimiz yerinde. Masaya oturanlar 3-5 muhabbet sonrası, hastalıklarını anlatıyorlar. Yetmeyip, sabah gördüğüm eşlerini, çocuklarını bir daha anlatıyorlar. Sıkıntı yok alışığız. Oturduğumuz yer kapıya yakın, bir ara kapının önünde bir silüet gördüm.
Diğer doktor arkadaş da farketti, yaşlıca bir kadın. Ne olduğunu anladım tabi. Teyze bir kaç kere geldi gitti. Cesaret edemedi kahveye girmeye. Sonrasında oğlunu gönderdi, kızı hastaymış, gelip bir bakabilir miymişim? Dedim ya alışığız diye, sinirlenmiyorum artık böyle şeylere, her kahveye gidişimizde benzer olaylar oluyor. Doktor heryerde doktor. Daha önce hamamda bile, tellağın hastalığına çare bulmaya çalışmış bir insanım ben. Yerime birini geçirdim, kalktım eve gittim, çocuğa baktım. Aceleyle 4-5 çocuk daha getirdiler ben kaçamadan. Onlara da baktım. Sonrasında dönüp oyunuma devam ettim. Hayat böyle, en azından benimkisi böyle…
Sonrasında gidip bir okey takımı aldık, artık okeyimizi evde oynuyoruz.